Cengiz Çambel
Avrupa Türk Gıda & Perakendeciler Platformu’na teşekkürler
Facebook’ta yakından izlediğim Avrupa Türk Gıda & Perakendeciler Platformu var. Yöneticisi Volkan Aydın’la da uzun süredir iletişim halindeyiz. Aydın, Almanya’da yaşıyor ve Yayla Bakliyat’ın Avrupa proje sorumlusu. Bu platforma, Avrupa’da faaliyet gösteren Türk perakendeciler ve tedarikçiler üye. Platform sayesinde bilgilerini paylaşıyorlar. Nelerin doğru, nelerin yanlış olduğunu gözler önüne seriyorlar. Tahminimce de binlerce üyesi var. Bende fırsat buldukça izlemeye çalışıyorum. Bazı konularda görüşlerimi dile getiriyorum. Sevgili Volkan’da ara ara sitemizdeki haberleri, üyeleriyle paylaşıyor. Yazarlarımızın kitaplarını da mutlaka okunması gereken kitaplar diye gündeme taşıyor. Geçtiğimiz günlerde “Temiz Tat” rumuzu ile yazan arkadaşım, Türkiye’deki discountları mercek altına yatırmış. Bu konuya da Fortune 500 Türkiye 2017 araştırması sonucu varmış. En büyük perakendecileri olarak BİM ve Migros’u gündeme getirmiş.
Discount pazarının ana vatanı Almanya. Bu ülkeden tüm dünyaya yayılmış durumda. Hipermarket pazarının doğduğu ülke olan Fransa’da bile discountlar pazarı allak bullak ediyor. Amerika ve İngiltere’de oldukça güçlüler. Temiz Tat rumuzuyla yazan arkadaşımız, “BİM ciddi şekilde yıllardır atakta. Acaba Almanya’daki gibi BİM’de sonradan fırın köşesi, kahve köşesi yapar mı? Araba satar mı? Bilet satar mı? Bildiğim kadarıyla BİM’in başında Aldi’den üst bir yönetici gitmişti” şeklinde görüşlerini dile getirmişti. Bende BİM’de tamamen perakendeye odaklandığını, bilet veya araba satmayacağını dile getirdim. Sonra arkadaşımız, “Bunu biz Aldi, Lidl, Netto, Norma, Penny de v.b. gördük. Arabada, motorsiklet de satıyorlar, televizyonda satıyorlar, bilet içinde acentacılık yapıyorlar. Almanya’da discountlar çok ciddi gelişti. Büyük bir piyasa ve bu büyük piyasadaki oyuncular pastadan pay almak istiyor. Bu da öncülükle ve yenilikle oluyor. Bugün Türkiye’de BİM, ŞOK, A 101 var, yarın bu sistem ile çalışanlar Türkiye’de çoğalacaklar. İşte pastanın küçülmemesi için farklı projeleri göreceğimize inanıyorum. Araba satacak derken aracılık sistemi ile olacaktır bu” dedi.
Ne dersiniz, Almanya’daki arkadaşlarımızın Türkiye discount pazarıyla ilgili tahminleri doğru çıkabilir mi? Gelecekte bu sektörün güçlü oyuncuları sattıkları ürünlere yukarıda bahsi geçenleri de ekleyebilirler mi? Ama en önemlisi bu sektöre güçlü finansal yapıya sahip yeni oyuncuların katılıp katılmaması. Türkiye’deki pazarı discount sektörü domine ediyor. Bütün perakendecilerin satın almalarını, discount pazarı fiyatları oluşturuyor.
Türkiye’deki perakendeciler ve bilhassa tedarikçiler Avrupa Türk Gıda & Perakendeciler Platformunu mutlaka takip etmeleri gerekir diye düşünüyorum. Bilhassa Almanya pazarına mal satmak isteyenler için bu platform biçilmiş kaftan.
Benim gördüğüm diğer önemli bir etken ise güçlü Alman perakendecilerin Türk ürünlerine raflarında yer açması. Satılan Türk lezzetleri ise çoğu zaman komşu ülkelerimizin ürünlerinden oluşuyor. Oradaki Türkler, yerli malımız diye çoğu zaman Yunanistan menşeli ürünler alıyor.
Global pazarda yer almak istiyorsak gidilecek ülkelerin şartlarına uyum sağlamak gerekiyor.
Volkan Aydın kardeşimi bu platforma verdiği destek için kutluyorum.
Platformla ilgili kısa notlar:
Platformun üye sayısı şimdilik 7700 kişi. Platforma tüm Avrupa ülkelerinden, Türkiye’den, Türki cumhuriyetlerinden, Amerika, Kanada, Avusturalya gibi ülkelerden gıda üreticileri, toptancıları ve süper marketçiler ile gıda sektörüne hizmet veren firmalar, market ekipman firmaları, reklam ajansları yöneticileri üye.
Ayrıca Türkiye’den birçok şirket sahibi de platformu izliyor.
Yazarımızın bu yazısı Retail Türkiye Dergisi’nin Ağustos 2017 – 102. sayısında yayınlanmıştır.
Cengiz Çambel
200. sayıya ulaşmak
Retail Türkiye Dergisi’nin Ekim 2025 sayısıyla birlikte 200. sayıya ulaştık. Dile kolay değil. Yazılı basının can çekiştiği, gazete ve dergilerin birer birer kapandığı günlerde bizler dergimizi yayınlamaya devam ettik.
Zira perakendeyi çok seviyoruz. Çağrıldığımız her toplantıda olmaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Perakende sektörü çok dinamik. Yazıyı yazmadan önce biraz geçmişe uzandım. 1989 yılının Ekim ayında rahmetli, nur içinde yatsın Bülent Yardımcı ağabeyle birlikte Atila Öğüt ve Cemil Tilegü kaptanlığında Bakkal-Market Dergisi’ni çıkardık. Türkiye’nin ilk perakende yayınıydı. AVC Yayın Grubu’nda Eczane-Parfümeri’den Kaptan Şöför’e, Marketing Türkiye’den Hoş Geldin Bebek’e kadar çeşitli dergileri hazırladık. 1994 yılında yolumuz Üçge firmasının patronu rahmetli Gökçin Aras ile kesişti. Birlikte, Market Dergisi’ni hazırladık. 1996 yılından kendi ayaklarımızın üzerinde durmak adına Satış Noktası Dergisi’ni hazırladık. 2008 yılına kadar dergi yayın hayatı devam etti. Önemli işler başardık. Anadolu’yu karış karış gezerek perakende konferansları gerçekleştirdik. Sektörün duayen isimlerini perakendecilerle tanıştırdık.
2009 yılıyla birlikte ortağım İbrahim Bostancıoğlu ile birlikte Retail Türkiye Dergisi ve internet sitesinin hazırlıklarına başladık. İşte aradan 200 sayı geçti. Eski dergilerin sayılarını da üzerine koyarsak 428. sayıya ulaşıyoruz. Dile kolay değil. 428 adet perakende dergisi. En çok üzüldüğümüz nokta ise eski sayıların arşivimizde yer almaması.
Bu arada perakendecilerden ve tedarikçilerden çok destek gördük. Tüm krizlerde dimdik ayakta durduk. Adeta perakende sektörünün sesi olduk. Zor günlerde kimi arasak bizlere sırtını dönmediler. Bu güveni oluşturmak bizlere büyük onur, güç ve gurur veriyor.
Retail Türkiye’de eski yayınlarımıza göre farklı yol izledik. Yelpazeyi genişlettik. Gıda dışında alışveriş merkezleri, tekstil ayakkabı, kozmetik gibi sektörleri de dergimizde inceledik, haberlerini yaptık. Yapmaya da devam edeceğiz. Ulusal basının da bilgi kaynağı olduk. Bu arada sektörün duayen isimlerinden eski Migros Gıda Pazarlama Grup Direktörü ve Gima Genel Müdür Yardımcısı Ercüment Tunçalp’te bizlere yazılarıyla büyük güç ve destek verdi. Tunçalp’in yazıları sektörde çok büyük ses getiriyor. Büyük bir titizlikle hazırladığı yazılar, okunma rekorları kırıyor. Ne mutlu bizlere ki Ercüment Tunçalp gibi bir dostumuz var.
Uzun yıllardır dergimizin sayfalarına hazırlayan Fatih Kubilay Tural ile internet sitemizde harikalar yaratan Selçuk Bostancıoğlu’na da bu vesileyle teşekkür etmek isterim.
Bize daha ne kadar dergi yayınlayacaksınız diyen dostlarımıza da “Sağlığımız ne kadar elverirse, dostlarda ne kadar süre destek verirse biz yayın hayatımızda olmak istiyoruz” diyoruz.
- sayımızdan herkese kucak dolusu sevgilerimizi ve teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Cengiz Çambel
Perakende sektörünün başı sağolsun
Sosyal medyadan duyduğumda önce inanamadım. Kendimden geçtim. Nasıl olur dedim. Daha yeni görüşmüştük. Her şey yolunda sağlığım çok iyi diyordu. Daha sonra kızıyla yazışıp gerçeği öğrendim. 11 Aralık tarihinde ebediyete uğurladık.
İbrahim Pekbay, bizim için çok değerli isimdi, ağabeydi. Bilmediğimiz konuları, sektörde gelişmeleri Pekbay’dan öğrenirdik. Geçmiş yıllarda kendisiyle karış karış Anadolu’yu gezdik. Perakende konferanslarımızın değişmez konuşmacısıydı. Türkiye’nin en iyi perakende şirketlerinden biri olan Beğendik’in yönetim kurulu üyesiydi. O yıllarda anlattıklarını bugün yaşıyoruz. Gerçeğe dönüşüyor anlattıkları.
Pekbay ayrıca da çok iyi bir gazeteciydi. Yazmayı çok severdi. Dergimizde ve internet sitemizde de uzun yıllar yazılar yazdı. Son olarak da Kayserihakimiyet2000.com adlı internet sitesindeki CİMDİK adlı köşesinde yazdıklarını bizimle de paylaşıyor, yayınlamamızı istiyordu. Bizde perakende ile ilgili olanları yayımlıyorduk. Hatta uzun süre yayınlamazsak bizleri telefonla arayıp kızgınlığını tatlı bir dille ifade ediyordu.
İstanbul’a geldiğinde ofisimize ziyaretimize gelir, birlikte yemek yapıp yerdik. Çok iyi bir dost ve arkadaştı. Hastalık süresinde de moralini hiç bozmadı. Ne zaman arasak, “Gayet iyiyim” derdi. En son 5 Aralık tarihinde yazıştık. Bizlere VEDA yazısını iletti. O gün yayımlayamadık ama bugün özetini aşağıda yayılmak istedim.
“Gelelim bu yazının gerekçesine…
Değerli dostlar…
Buradan sizlere anlatamayacağım, geçmişten gelen işlerimle ilgili sıkıntılar ve üzerine eklenen önemli sağlık sorunum nedeniyle aklımı gündeme veremiyorum.
Belirttiğim gibi, son zamanlardaki yazılarım da bunu kanıtlıyor.
Size çare nedir bilmem ama bence “Bana bir süre müsaade, tekrar buluşmak üzere” diyerek araya gitmek ve belki tekrar “Ben geldiiiim” diyerek başlamak, ya da tümden son kez bir “VEDA” yazısı ile yazı yerine kendimi köşeme çekmek olabilir.
Umarım görürüz…
Ya da “Veda” yazısı yazmaya fırsat buluruz.
Ama siz, sağlıcakla kalmaya, geleceğe umutla bakmaya, mutlu olmaya lütfen devam edin.
Çünkü yaşama sarılmanın birinci kuralı huzur içinde moralleri yüksek tutmaktır.
Son olarak diyorum ki, şöyle bir soru gelebilir…
“Biraz bana müsaade” izin talebin, ne zaman son bulur?
Cevap; inşallah belki yarın, belki yarından da yakın…”
Çok erken bizleri terk ettin sevgili İbrahim Pekbay. Daha yapacak çok işimiz vardı. Balkonda yemek yiyip sohbet edecektik. Ülkenin sorunlarıyla boğuşup duracaktık.
Seni çok özleyeceğiz. Nur içinde yat, mekanın cennet olsun.
Cengiz Çambel
Alman ekonomisi resesyona mı giriyor?
Dünya, global bir kriz yaşıyor. Bu krizden tüm ülkeler olumsuz etkilenirken Avrupa’nın en güçlü ülkesi olan Almanya’da tehlike sinyalleri bir kat daha fazla.
Bugüne kadar hep Türkiye perakende sektörünü yazarken bu kez rotamı Alman ekonomisine çevirdim. Zira yazarımız Ercüment Tunçalp, Türk ekonomisi, perakende ve gıda sektörleriyle ilgili çok güzel yazıları gündeme alıyor. Almanya’da yaşanan bu gelişmelere ilgi duymamın en önemli sebebi ise Berlin’de yaşayan lise arkadaşım Eyüp Güler’le yaptığımız sohbetten kaynaklanıyor. Güler, Almanya’da yaşanan sıkıntıların ilerleyen aylarda daha da artacağı görüşünde. Güler’e göre bir teknoloji ülkesi olan Almanya’nın muhafazakâr kesiminin akıllı cep telefonlarına geç adapte olması, elektrikli araçlar konusunda AR-GE ve üretime geç başlaması, yapay zekayla ilgili çalışmaları geç başlatması, rakip ülkelerden daha geç devreye alması nedeniyle global pazarda yenilikleri devreye alamadı. Chip pazarını Taiwan’a kaptırdı.
Almanya kendisi teknoloji ürettiği halde Alman halkının büyük bir bölümü Türkiye’de yeni teknolojiye çabuk adapte olan insanların aksine yeni teknolojilere karşı temkinli yaklaşıyor, bu yeni teknolojileri kullanmaya geç başlıyor. Şirketlerde ve politikada karar mekanizmalarında da bu tür insanlar görevde olduğundan yeni teknolojilerin ülke çapında hayata geçirilmesi çok geç oluyor. Böylece Almanya uluslararası rekabette treni kaçırıyor. Örneğin e-devlet gibi bir sistem Almanya’da yok, hatta böyle bir sistemin planları bile yok. Sağlık sektöründe ise sorunlar giderek artıyor. Hastanelerden randevu almak için aylarca beklemek gerekiyor.
Almanya, son yıllarda yaşamadığından daha çok sıkıntılarla gündeme geliyor. Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan savaş, Alman ekonomisine darbe indirdi. Almanya, Rusya’ya boykot uygulama kararıyla birlikte bu ülkeden aldığı tüm doğalgaz, akaryakıt, çelik gibi ürünlere ambargo koydu. Böylelikle ülkede üretim maliyetleri her geçen gün artmaya başladı. Otomotiv sektörü Rusya’dan ucuz fiyata aldığı çeliği almak için rotayı maalesef pahalı satan ülkelere yöneltti. Otomobil fiyatları arttı. Zira Alman ekonomisini ayakta tutan en önemli sektörlerin başında otomotiv endüstrisi geliyor.
Öte yandan ABD, Avrupa’nın en büyük ekonomisi olan Almanya’nın güçlenmesini istemiyor ve Almanya ikinci dünya savaşının sonundan beri ABD’nin çıkarları doğrultusunda hareket ettiği için son yıllarda bu yönde verdiği kararlar Almanya’nın aleyhine oldu. Angela Merkel iktidarı döneminde Rusya ile yapılan anlaşma sonucu Rusya’dan ucuz gazı Almanya’ya getirecek olan iki boru hattı “Kuzey Akım Boru Hattı 1 ve 2” Baltık Denizi üzerinden Almanya’ya bağlanmıştı. ABD ise Almanya’nın Rusya’dan gaz almasına hep karşı çıkmış, kaya gazı ya da hidrolik kırılma gazı alın şeklinde Almanya’ya resmen baskı yapmıştı. 26 Eylül 2022 günü bu iki boru hattı sabotaj sonucu havaya uçuruldu. Böylece uzun yıllar büyük büyük emek ve para harcanarak döşenen boru hattı kullanılamaz hale gelmiş ve Almanya’nın Rusya’dan gaz ithal etmesi engellenmiş oldu. Sabotajı kimin yaptığı kanıtlanamasa da Arkasında ABD veya Ukrayna’nın olduğu tahmin ediliyor.
Almanya bu sabotaj olayından beri ABD de dahil olmak üzere diğer ülkelerden sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ithalatını önemli ölçüde artırdı.
Bu ithal edilen sıvılaştırılmış doğalgaz, ABD’deki kaya gazı ya da hidrolik kırılma gazı kaynaklarından elde ediliyor, sıvı hale getiriliyor, gemilere yükleniyor ve Avrupa’ya taşınıyor. Burada yeniden gaz haline getirilip şebekeye veriliyor.
Bu gaz hem Rusya ile yapılan anlaşmadaki fiyattan çok daha pahalı hem de bu gazın elde ediliş yöntemi çevreye zarar verdiği için Almanya’da yasak. Çevreyi koruma konusunda oldukça duyarlı olan Almanya, Yeşil Parti’nin de iktidara ortak olmasına rağmen ülkesinde yasak olan bir yöntemle üretilen gazın ABD’den ithal edilmesine göz yumuyor. Bu ithal edilen pahalı gaz Almanya’daki endüstrideki üretim maliyetlerini büyük oranda arttırdı, uluslararası rekabette Alman şirketleri fiyatlarını arttırmak zorunda kaldılar örneğin otomobil fiyatlarında büyük artış oldu. Uluslararası pazarda Alman şirketleri rekabette zorlanmaya başlayınca küçülmeye başladılar ve üretim maliyetlerini azaltmak için Almanya’daki fabrikalarını azaltıp daha ucuz üretim yapabilecekleri ülkelerde fabrikalar kurmaya başladılar. Artan enerji maliyetleri aynı zamanda konutlardaki ısınma ve sıcak su fiyatlarına da yansıdı. Böylece bağımsız hareket edemeyen Almanya kendi ülkesi aleyhine verdiği kararlarla ülkesindeki işsizliğin artmasına ve ekonominin zayıflamasına neden oluyor.
Çin, otomotiv pazarında elektrikli araçlarla liderliği ele geçirdi. Çinli otomotiv firmaları Avrupa’da çok güçlenirken Alman otomobilleri tüm dünyada artan fiyatları nedeniyle kan kaybetmeye başladı. İlk etkisi ise Çin’de gözlemlendi. Volkswagen, Almanya’da bazı fabrikalarını kapatacağını açıkladı. Bu kapatma ile binlerce işçi, işsiz kalacak.
Almanya’da sadece Tesla üretim yaparken BYD ve Chery, ülkemizde yatırım yapmak için kolları sıvadı. Geçtiğimiz günlerde Paris’te düzenlenen Otomotiv fuarında bile Çinli otomotiv devlerini görmek mümkündü. Fuarda hep ekonomik araçlar öne çıktı. Bu da Çinli otomotiv firmalarına büyük avantajlar sağlıyor.
Almanya’nın dev firmalarından Thyssenkrupp da Rusya’da hammadde olan çeliği alamayınca diğer ülkelere yöneldi. Fiyatlar tavan yaptı.
Gazeteci meslektaşımız Barış Soydan’da kendi Youtube kanalında bu analizi çok güzel yağmış. (https://www.youtube.com/watch?v=JAaF1kOz7d4)
Otomotiv sektörü dışında beyaz eşya, ilaç, sigortacılık, yazılım gibi sektörlerle de güçlü olarak var olmayı sürdüren Almanya’yı acaba bu sektörler kurtarmaya yetecek mi?
-
Genel Haberler6 ay önceMayıs ayı üretici market fiyatları
-
Yenilikler6 ay önceAvşar’dan yeşil erik lezzetini yıla yayacak ürün: Tuzlu Erik
-
Genel Haberler5 ay önceİstanbul PERDER, teamüllere uymayan 3. dönem başkanlık ısrarına karşı!
-
Genel Haberler5 ay önceİstanbul PERDER’in katılmadığı TPF genel kurulu yapıldı
